Uyku Apnesi
Yazar Burcu Örmeci • Nörolog • 15 Eylül 2021 • Yorumlar:
Uyku apnesi uykuda solunumun geçici olarak durması demektir. Bunun nedeni gırtlak bölgesinde yer alan dil kökünün ve yumuşak damağın yatış pozisyonuna bağlı olarak hava yolunu tıkaması ve göğüs ve karın kasları solunum hareketi yaptığı halde havanın akciğerlere geçememesidir. Özellikle sırt üstü (yüz yukarı bakacak şekilde) yatışlarda dil kökü daha da geriye kaçarak tıkanıklığı artırır ve apneler daha da sıklaşır ve ağırlaşır. Bu hastalar yan taraflarına yatarlarsa hem horlamaları hem de apneleri belirgin oranda azalır.
Burun açıklığı veya tıkanıklığının uyku apnesi üzerine direk etkisi yoktur çünkü apne üst hava yollarından değil alt hava yollarının başlangıcından kaynaklanan bir durumdur. Ancak burnu tıkalı olan kişilerin ağız açık uyumak zorunda kalması nedeniyle çene bir miktar geri gider, bu durum da dil kökünün nefes yolunu daha da tıkamasına neden olur ve apneyi biraz artırır, yani sorun ağzın açılmasıdır. Ağzın açılmaması için burun açıklığının sağlanması sınırda yer alan hafif hastalarda oldukça yarar sağlayacaktır.
Uyku apnesinin tanısı ve ağırlığının saptanması için hastanın gündüz semptomlarının iyi sorgulanması ve bir gece uyku laboratuvarında yatırılarak uykunun ve solunumun ayrıntılı değerlendirilmesi gerekir. Polisomnografi adı verilen bu değerlendirmenin sonucuna göre hastanın tedavisi sadece pozisyonel tedaviler, uyku hijyeni, KBB muayenesi ve gerekli görülürse burun açıklığının sağlanması gibi öncelikle basit adımlarla başlatılır. Orta ve ağır dereceli olgularda burun açıklığı sağlandıktan sonra hasta tekrar uyku laboratuvarına yatırılır. Sürekli hava üfleyerek apneyi ortadan kaldıran cihaz (CPAP-Contnous Positive Airway Pressure) kullanılarak uygun basınç ayarları yapılır. Basınç ayarlanması çok önemlidir, eğer havayolu basıncı düşük kalırsa apneler ortadan kalkmaz ve cihaz işe yaramamış olur, eğer basınç gerekenden fazla olursa hasta rahatsız olur ve uyanır, bu da uykunun bozulmasına neden olur. Sonuç olarak iki türde de hasta cihazından uygun şekilde yararlanamaz ve tedavisiz kalmaya devam eder.
Tedavi edilmemiş uyku apnesi tehlikeli bir hastalıktır. Bu durumda kişide varsa tansiyon yüksekliği veya şeker yüksekliği ilaçlarla ayarlanamaz ve sürekli dalgalanma gösterir, kalp krizlerine yatkınlık artar, sürekli kilo almaya meyil oluşur ve tüm çabalara rağmen kilo verilemez. Bu durum diğer tüm hastalıkları daha da kötüleştirir ve tam bir kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngüden ancak uyku apnesi tedavi edilerek çıkılabilir.
Cihaz kullanmaya başlayan hastaların en büyük korkusu cihaz ile birlikte uyuyamayacaklarını düşünmektir. Oysa cihaz olmadan uyumak bu hastalar için asıl eziyetli olan durumdur. Cihaza bir kere alıştıktan ve çok daha enerjik ve dinç gündüzler yaşamaya başladıktan sonra cihaz bir yük olmaktan çıkar, hatta hayatın en değerli parçalarından biri haline gelir. Hasta zamanla kilo vermeye başlar, kilo verdikçe apne hafifler ve gündüz hareketlilik ve enerji artar, kilo verme hızlanır, uygun kiloya düşüldükten sonra cihaz tamamen gereksiz hale gelebilir.