Uyku Evreleri
Yazar Ece Gümüş Kurnaz • 26 Eylül 2023 • Yorumlar:
Uyku, vücudun yapım aşamasında olduğu ve dinlenmeye geçtiği, duyusal aktivitenin bulunmadığı fizyolojik bir durumdur. Bu alanda yapılan birçok araştırma, uykunun insan yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan en önemli fizyolojik ihtiyaçlardan biri olduğunu ortaya koymaktadır. Uyku haline geçmesiyle birlikte, insan vücudu fizyolojik olarak tüm istemli hareketler devre dışı kalmakta, bununla beraber vücuttaki metabolik faaliyetlerin yanında beyin aktif bir hal almaktadır. Bu süreçte beyin aktiviteleri yeniden düzenlenme işleyişine girerken, bilinçte donuklaşma meydana gelmektedir. Bunun yanında, uykunun stres düzeyini dengeleyici bir etkiye sahip olduğu yapılan araştırmalar sonucu bulunmuştur. Ruh hali ve mod üzerinde olumlu etkileri olması, dikkat ve odaklanma becerilerinde gelişim olması, gün içerisindeki hareket performansında olumlu etkileri olması, hafıza gelişiminde önemli bir etken olması gibi birçok sosyal etkiler de uykunun insan yaşamına olan pozitif etkileri arasında sayılabilmektedir. İhtiyaç duyulan uyku miktarı, bireyin gün içerisinde zinde bir yapıda olması ve günlük aktivitelerini işlevsel düzeyde yerine getirebildiği oranda kişiden kişiye değişebilmektedir. Uykuya duyulan ihtiyaç, genel anlamda uykunun süresine ve zamanına bağlı olmakla birlikte, bu zaman insan yaşı ile de değişkenlik gösterebilmektedir. Uyku, Non-REM ve REM (rapid eye movement) uykusu olmak üzere iki evreden oluşmaktadır. Bu evrelerin nitelikleri ve süreleri birbirinden farklıdır. Non-REM evresi de kendi içerisinde 4 farklı fazdan oluşmaktadır. Bu evreler 1. Faz, 2. Faz, 3. Faz ve 4. Faz olarak adlandırılmaktadır. Non-REM uykusu, hızlı olmayan göz hareketlerinin olduğu, yavaş uyku evresi olarak adlandırabileceğimiz bir evredir. Bu evre genel bağlamda ağır olmayan bir uyku evresidir ve bu süreçte rüya görülmez. Uykuya dalış aşamasında gözlenen bu evre, uyku sürecinin yaklaşık %80'ini geçirdiğimiz evredir. Bu süreçte birey uykuya dalma aşamasında olduğundan vücuttaki nöronal hareketlilik, metabolizma hızı, kan basıncı, kalp ritmi, soluma hızı gibi aktiviteler azalmaktadır. Non-REM uykusunda olan insan beyni incelendiğinde, Elektroensefalograf (EEG) çalışmalarında beyin dalgalarının yavaşladığı gözlenmiştir. Bu evre, uyku ile uyanıklık arasındaki, yani uykunun başlangıcında bulunan evredir. Uyku sürecinin yaklaşık %5-10’luk bir kısmını oluşturmakta ve gece süresince birkaç defa ortaya çıkmaktadır. Hafif uyuklama şeklinde oluşan evrede, kaslar hala kısmi olarak aktif olup ani şekilde gerçekleşen irkilme ve tepkiler görülmektedir. Gözler sağa ve sola olmak üzere yavaşça hareket etmekte ve ara sıra da küçük açılıp kapanmalar yaşanabilmektedir. 1. Fazda, daha az senkronize olan ve uyanıklık hali için normal aralıktaki beta ve gama beyin dalgalarından, önce daha senkronize ama yavaş olan alfa dalgalarına; daha sonra ise teta dalgalarına geçiş yapılmaktadır. Solunum düzene girerken, kalp ritmi yavaşlamaktadır. Bu evrede rüyalar çok nadir görülmektedir. Uykunun bu evresinde kişi seslerin ve konuşmaların farkına varabilmekte ve yaklaşık olarak 10 dakika sürmektedir. 2. Faz, uykunun yaklaşık yarısının geçirildiği evredir. Dış uyaranlara karşı farkındalık gittikçe azalmaktadır. Beynin teta dalgaları yayılım yapmaktadır. Yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında, uyku iğcikleri adı verilen, hafızanın gelişiminden sorumlu dalgaların uykunun bu evresinde yer aldığı görülmektedir. 1. ve 2. Fazın ortalama uykunun 5-6 saatini oluşturduğu bilinmektedir. 3. Faz, kişinin derin uyku aşamasına geçtiği evredir. Kalp ritminin düşmesi, kan basıncının ve solunumun düşmesi bu evrede görülen fizyolojik olaylardır. Diğer iki evreye kıyasla, bu evrede rüya görmeye daha sık rastlanır ancak bu rüyalar Rem uykusundaki rüyalara kıyasla daha silik gerçekleşir. Bunların yanında, parasomni adı verilen, uyurgezerlik, kabus görme, uykuda konuşma gibi davranışlar bu evrede gerçekleşir. Uyku süresince gerçekleşen ve uykunun temel görevlerinden olan vücudun kendi onarımını yapması, en sık bu evrede gerçekleşir. 4. Faz uykunun derin evresinin devam ettiği evredir. Metabolik hareketlerin en az düzeyde görüldüğü gözlenmiştir. Bu evrede beynin kendini tamamen dinlenme haline aldığı bilinmektedir. REM uykusu, uyku sürecinin yaklaşık %20’lik kısmını oluşturan evredir. Gece boyunca 90-120 saniyelik döngüler halinde kendini gösterir. Bu evre, rüyaların en sık görüldüğü ve büyük bir çoğunluğunu oluşturan evredir. Hızlı göz hareketleri açılımında olan REM evresi, uyuyan kişinin göz kapaklarının hızlı hareketlerinin bulunduğğu evredir. Kalp ritmi ve tansiyon gibi metabolik olaylar neredeyse kişinin uyanık olduğu düzeydeyken, solunum daha düzensiz bir durumdadır. REM uykusunun özellikle öğrenme düzeyine katkıları olduğu bilinmektedir. Vücut bu aşamada tam olarak felç konumundadır. Atoni adı verilen kas hareketsizliği oluşur. Vücudun bu düzeye geçmesi, rüyalara vereceği ani refleksif harekeetlerin kişinin kendine zarar vermesini önleyici sebeple oluştuğu düşünülmektedir. REM uykusunun önemi, kişinin bu evredeki uykusunun varlığıyla öğrenme süreçlerine ve günlük aktivitelerini yapabilmesi üzerine olumlu etkileriyle kanıtlanmıştır. Non-REM ve REM evreleri sırasıyla bir döngü halinde gece boyunca gidip gelmektedir. Bu döngüler yaklaşık 90 dakika ile 120 dakika arasındadır. Gece boyunca kişi uyku döngüsü üç ile beş döngü halinde yaşayabilir. Bununla birlikte, her döngünün bir öncekinden daha uzun sürede tamamlanmakta olduğu bilinmektedir.