Uyku ve Uyku Evreleri
Yazar Gülseren Batumlu Can • Psikolog • 3 Nisan 2022 • Yorumlar:
Avrupa içerisinde uyku rahatsızlıkları ile yakından ilgilenen gruplara bakıldığında birbirlerinden haberleri olmadan uykuda apneler bulunduğunu gözlemlemiş; Fransa’da çalışan Tassinari, Gastaut ve Duron, Almanya merkezde çalışan Jung ve Kuhlo 1965’te buldukları sonuçları yayımlamışlardır (Kaynak, 2011).
Bütün canlı organizmalar için önemli olan uyku periyodu ilk öncelikle bilimin farkındalığı olan rüyaların nasıl ve hangi nedenlerden var olduğuna dair bilim insanının ilgisini üzerine çekmiştir. Biyolojik faktör olarak uyku genlerin etkisiyle hücreler arası işlem durumlarının aktive hale getirildiği, kendi sitemini kontrol eden görev ve işlev, davranışlar olarak bilişsel aktiviteleri kontrol altına alan sinir yollarının oluşumundaki biyolojik yapı her seviyede gözden geçirilerek elde edilmiş bilgileri biyolojik normları her seviyeye uygun hale getirme durumudur (Carlson, 2013).
Uyku birçok hayvan türü için deneyimlenen bir durumdur. Uzun yıllardır uykunun canlı çeşitleri üstündeki tesiri bilim insanlarınca incelenmiştir ve hala şu anda araştırılmaya devam edilmektedir. Uyku üstünde gerçekleştirilen araştırmalar uyku merkezlerinde ya da bazı üniversitelerde yer alan uyku laboratuvarlarında gözlemlenmektedir. Canlandırıcı teoriler uykuda yenilenmenin ve onarımların anlamlı miktarda bulunduğunu evrimsel bakış açısı ise uyku durumunun zaman içinde kazanılmış canlı kalmayı sağlayan uyuma dayalı bir aktivite olduğu ortaya atmıştır (İtil, 2011).
Uyku üzerine gerçekleştirilen incelemelerde araştırmayı yapan kişilerin birtakım elektronik cihazlar kullanmaları gerekmektedir. Bunların bazıları: EEG (Electroencephalography), EMG (Electromyogram), EOG (Electro-occulogram) cihazlarıdır (Carlson, 2013). Bu elektronik cihazlar beyinden gelen elektriksel dalgalarını (EEG) göz (EOG) ve kasların hareketlerini (EMG) takip edebilmek için gerekli olur. Bunlara ilave olarak derideki iletişim düzeyini ((Skin Conductance), kalbin atma hızını ve nefes alıp verme seviyesini de takip eden cihazlar uyku üzerinde yapılan araştırmalarda kullanılmaktadır. Üzerinde araştırma yapılacak olan kişinin laboratuvara çoğunlukla gece saatlerinde gelmesi talep edilir. Bu durumun sağladığı yarar ise uykunun normale/doğala en yakın halinin incelenmesine olanak vermesidir. EEG elektrotları bireyin kafa derisine temas edecek şekilde belirli bölümlere konulur (Carlson, 2013).
Uyku üzerinde daha çok insanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmaların yerini sabit tutmasındaki etkisi bu anlamda önemlidir. Bu sebepten ötürü rüyaların ve uykuların mikrobiyolojisine etkin veri ve analizlerden yola çıkarak belleğimizde var olan ve son yıllarda yayınlanmış tez ve makalelerde, “uyku, nörobiyoloji, bellek, sinaptik plastisite” anahtar sözcükleri kullanılarak bu kelimeler üzerinde araştırmalar önemini daha da çok artırmıştır (Carlson, 2013).
İnsanlarda uyku süreci Rem olmayan uykuda üç bölüm ve Rem uykusu olmak üzere toplamda dört ana evrede gerçekleşir. Bu bölümler beyin dalgalarının örüntüsü açısından değişiklik gösterebilmektedir.
İlk üç evrenin bitimine kadar beyin dalgaları giderek yavaşlar ve Rem uykusuna yani en derin olan uykunun başlamasına fırsat verir (Hobson, 2004). Burada bahsedilen dört temel uyku evresini ve özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralayabilmek mümkündür
1.Evre
Bu bölüm uyku ile uyanıklık arasında sayabileceğimiz bir evredir. Normal bir insanın uyanık durumda iken beyninde iki değişik dalga örüntüsü gözlemlenebilmektedir. Bunlar: Alfa ve Beta Aktiviteleridir (Carlson, 2004).
Alfa aktivitesi olarak söylenen bu dalga örüntüsü kişi kognitif olarak meşgul olmadığı örneğin işte çalışmak, sorun çözme ve ya uyarana maruz kalma gibi bir halde bulunmadığı yani dinlenme durumunda bulunduğu bir örüntü şeklinde kendini göstermektedir. Bu dalgalanma örüntüsünün düzenli olarak geldiği ve orta frekansta bulunduğu gözlemlenir (8 Hz-12 Hz arası) (Pace-Schott et. al. 2003).
Beta aktivitesi ise bireyin faal biçimde bilişsel faaliyetleri gösterdiği dönemde gözlemlenebilmektedir. Bu faaliyet esnasında beyin dalgalarında düzensizlik görülür ve düşük frekans (13-30 Hz arası) biçiminde kendini göstermektedir.
Uykunun 1. Evresindeki bireyin beyni 3,5-7,5 Hz. arasında ölçülen dalga boylarını üretmesi ile Theta faaliyetini başlatmış olmaktadır. Bu bölüm aşağı yukarı on dakikalık bir zaman dilimi boyunca sürmektedir. Bu sürecin en sonunda birey 2. uyku evresine geçiş yapmaktadır (Pace-Schott et. al. 2003).
2.Evre
EEG dökümlerine bakıldığı esnada 2. Uyku evresindeki bireyin beyin dalgalarında Theta dalgalanmaları, ani dalgalanmalar (Uyku İğcikleri/ Sleep Spindle) ve saniyelik artmalarla (K-complex) gözlemlenir. Uyku İğcikleri diye tanımlanan beyin dalgalarının şok bir etkiyle dalgalanması durumu dakikada iki ile beş arasında gerçekleşir ve dalga boyu on iki ile on dört Hertzolarak benimsenmektedir (Carlson, 2004).
K- Kompleksi ise ani bir ses karşısında gözlenen saniye süren bir artıştır. Czisch ve görev arkadaşları gerçekleştirdikleri MRI deneylerinde K- Kompleksinin işlevinin bireyin uykusunun bölünmesinin engellenmesi üzerine geliştirildiğini ortaya koymuşlardır (Czisch et. al. 2004). Birey bu dönemde uyarıldığı takdirde uykuya dalmamış olduğunu iddia edecektir.
3. Evre ve 4. Evre
Bu iki evreyi birbirinden ayırt etmek oldukça zorlayıcıdır. Non- Rem uykusunun üçüncü evresi orta- derin uyku arasında kabul görür. Dördüncü evre ise Non- Rem uykusu evreleri içinde en son ve en derin olan evredir (Hobson, 2004).
İkinci evreden yaklaşık on beş dakika sonra, K-Kompleksi dalgalarının başlattığı Delta dalgalanmaları görülmeye başlanır. Bu dalgaların boyuna bakıldığı zaman 3,5Hz. ’den düşük olduğu kolaylıkla görülebilir. Birey bu evrede derin uykuya giriş yapmış olarak gözlemlenir (Hobson, 2004). Bu süreç içerisinde bireyi uyandırmak daha güç olabilmektedir. Bu safha boyunca vücutta belli başlı olaylar gerçekleşir.
Bireyin bu safhada kan basıncı oldukça düşer, nefes alıp verme hızında azalmalar görülür ve kaslarda gevşeme gerçekleşir (Hobson, 2004). Uykunun birinci bölümünden itibaren dördüncü evrenin sonuna kadar yaklaşık olarak bir saat geçer.
Rem Uykusu
Rem Uykusu döneminde EEG ile kayda geçen beyin dalga hareketleri, bireyin uyanmış olduğu zamanlarda gösterecek olduğu beyin dalga hareketlerine benzeyen niteliktedirler (Active Sleep). Sinirsel anlamda aktif bir yapıdadır. Bu evrendeki beyin dalgalanması düşük çapta ve yüksek frekanstadır (Carlson, 2004).
İlk uyku dönüşümündeki Rem uykusu süresi bir ile beş dakika arasında değişir ve gece boyunca süregelen döngüler boyunca Rem uykusunun bu süresi uzayabilmektedir.
Rem uykusunda kişinin gözleri hızlı bir biçimde hareket etmektedir. Bu evre adını bu durumdan almaktadır (Hobson, 2004). Bu evre kişinin rüya gördüğü evredir. Birçok bilim insanı bu evredeki hızlı göz hareketi yaşanmasının rüya görmekten kaynaklandığını ileri sürmektedir. Vücuttaki kaslar paralize olur ve bu sebeple EMG cihazının sunduğu veriler oldukça durgun görülmektedir (Hobson, 2004).
Non- Rem ve Rem’ den oluşan uyku döngüsü ilk kez tanımlandıktan sonra birey ikinci bir uyku döngüsüne başlar (Carlson, 2004). Uyku süreci boyunca bu uyku döngüsü yaklaşık doksan dakika boyunca sürer ve bunun yaklaşık yirmi dakikalık bir bölümünü Rem uykusu oluşturur. Buradan sekiz saatlik kesintisiz bir uyku boyunca kişinin dört ile beş kez bu uyku döngüsünü tekrar ettiğini söylemek yanlış olmaz. Burada bir uyanma gerçekleştiğinde bu döngüler en baştan başlamaktadır (Pace-Schott et. al. 2003).