Varoluşsal Krizler
Yazar İdil Özgüçlü • Psikolog • 11 Kasım 2021 • Yorumlar:
Varoluşsal sorular mı bizi umutsuz ruh haline itiyor yoksa ruh halimizi iyi tutmakta zorlandığımız için mi bu sorulara yöneliyoruz?
Varoluşsal krizler bireyin “Ben kimim?” sorusunun cevabını bulmaya ve çözmeye çalıştığı zihinde yoğun bir karışıklık yaratan ve bunun yanında kişiyi yoğun kaygıya sürükleyen zamanlardır. Varoluşsal bir kriz yaşamak gelişimsel olarak değerlendirildiğinde hayatta olmanın bir parçası; ergenlik, yetişkinlik veya orta yetişkinlik dönemlerinden birinde olduğumuzu düşünelim, kendimizi hayatımızın farklı dönemlerinde farklı sorulara cevap ararken buluyoruz ve bazen kendimizi bu soruların olumsuz cevaplarından veya sonuçlardan kaçınmak için önemli bir yaşam görevi üzerinde çalışmaya başlıyoruz; “ben kimim”?.
Gelişimsel olarak yaşanan bu sancılı süreci üç döneme ayırabiliriz, bunlar: İkinci sınıf kriz (Sophomore Crisis), Yetişkin Varoluşsal Krizi (Adult Existential Crisis) ve Yetişkinliğin ilerleyen dönemlerinde yaşanan varoluşsal kriz (Later Existential Crisis). İkinci sınıf kriz geç ergenlik sonlarından 20'li yaşların başına kadar olan süreci içerir ve bireylerin en çok mücadele edecekleri konular: kimlik sorunları, bir kariyer seçme, başarılı ilişkiler kurma ve genel olarak yaşamla ilgilidir. Yetişkin Varoluşsal Krizi 20'li yaşların ortalarından sonlarına kadar olan süreçtir ve bireyler, ikinci sınıf krizinde yer alan konulara ek olarak şu soruları düşünürler: Dindar mıyım, değil miyim? Cinsel kimliğimle nasıl yüzleşirim? Bağımsız mıyım? , bağımlı mıyım? , yoksa birbirine bağımlı (interdependent) mıyım?. İlerleyen dönemlerdeki varoluşsal kriz ise, yetişkinliğin sonlarında ortaya çıkar ve kişiler, hastalık, fiziksel acı ve yaklaşan ölüm korkusu gibi sorunlarla boğuşuyor olabilir, ancak sonraki varoluşsal kriz özellikle bu sorunları çözmekle ilgili değil daha çok birinin hayatını iyileştirmek istemekle ilgilidir. Spesifik olarak kriz, ahlak, miras ve başarı düşüncelerini içerir.
Kişi varoluşsal bir kriz yaşarken, duygusal, bilişsel ve davranışsal olarak farklı bileşenler önem teşkil eder. Kişi duygusal olarak: duygusal acı, endişe ve yalnızlık, bozulmuş bütünlük duygusu, umutsuzluk, çaresizlik, duygusal kırılganlık, suçluluk, korku gibi duyguları yoğun bir şekilde yaşayabilir. Bilişsel bağlamda: anlam kaybı, amaç kaybı, kişisel değerlerin kaybı, karar verme gibi süreçlerde zorluk yaşayabilir. Davranışsal bağlamda ise: ritüeller, ilişki kaybı, sağlık problemleri, kısıtlayıcı eylemler, bağımlılıklar, anti sosyal davranış ve terapi ihtiyacı gibi davranışsal belirtiler gözlemlenebilir.
Varoluşsal krizler yaşamın bir gerçeği olmasıyla birlikte farklı nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir örneğin sevdiğimiz bir insanın kaybı, bir ilişkimizin bitişi, doğum veya ailemizden birinin ölümü, hayatımızdaki ani değişiklikler örneğin iş, farklı bir yere taşınma gibi. Bu yaşanılan krizleri çözmek önemlidir çünkü kriz kabul edilip ele alınana veya çözülene kadar kaygı maalesef ki tamamen ortadan kalkmayacaktır. Şayet şuan “Ben kimim?” , “Neden buradayım?”, “Neden bu işi yapıyorum?”, “Sonra ne olacak?”, gibi sorular soruyorsanız kendinize benimde size bir sorum var ‘Neden şimdi?’.