Yapay Zekanın Psikoterapide Uygulanması
Yazar Damla Kankaya • 21 Nisan 2024 • Yorumlar:
Yapay zekanın gelişimi gün geçtikçe artmaktadır. Bunun yanı sıra yapay zeka, yaşamımızın birçok bölümüne dahil olmuştur. Bu alanlardan biri de psikolojidir. Günümüzde bireylerin iletişim kurmasında, terapilere eşlik etmesinde yapay zekanın rolü bulunmaktadır.
Yapay zeka, 60’lı yıllardan bugüne kadar psikoloji dünyasında yer almaktadır. İlk olarak insan davranışını taklit etmede yapay zeka kullanılmış, ilerleyen süreçlerde ise psikopatoloji sınıflandırmasında devreye girmiştir. Yapay zeka psikiyatride hem tanı teşhisinde hem de tedavi kısmında kullanılmaktadır (Ediboğlu, 2023). Terapide kullanılan yaklaşım ve yöntemlere göre kullanım durumu da şekillenebilir. Özellikle Covid-19 etkisiyle terapilerde yapay zeka destekli yaklaşımlar kullanılmıştır (Sabzevari vd., 2023).
Yapay zekânın son zamanlarda her alanda kullanılmasıyla birlikte psikoterapinin yapay zekâ aracılığıyla uygulanabilirliği 1965’te Eliza programı girişiminden yıllar sonra tekrardan sorgulanmaya başlanmıştır. Yapılan bazı araştırmalar insanların yapay avatarlara, insanlara verdiğine benzer şekilde bir tepki verdiğini ve utanç verici buldukları hikayeleri paylaşmaya daha açık olduklarını göstermiştir. Bu araştırmalar psikoterapide yapay zeka kullanımın bir fark yaratabileceğinin göstergesidir. Yapay zeka, her ne kadar yakın bir zamanda insansız psikoterapiye geçişi sağlayacak olmasa da şimdiden saptanmış birçok etkili ve kimi zaman insanlardan üstün taraflara sahiptir. Bunlardan ilki öngörme modelinin daha gelişmiş olması. Burada daha gelişmişten kastettiğimiz şey insan yönlendirmesi olmadan belli modelleri ve örüntüleri takip ederek temel istatistik metodlarına göre büyük bir avantaj sağlıyor olmasıdır. Aynı zamanda, değişkenler arasındaki gözden kaçması muhtemel bağlantıları yakalama konusunda veri analistlerine göre üstün bir konumdadır, bununla birlikte yapay zekanın kullanıldığı durumda aslında birbiriyle çok alakası olmayan verilerin gereksiz yere ilişkilendirilmesinin önüne geçilmiş de olacaktır. Başka bir artıya gelecek olursak, bu da makine öğrenmesi sayesinde klinik popülasyonun belirlenmesi ve bunlar içinde benzerliklere dayalı alt gruplar oluşturulması konusunda bizlere büyük bir yardım sağlamasıdır. Ayrıca, yine makine öğrenmesi sayesinde kişiye özel tedavi konusunda da önemli bir yol kat edilebilir.
Sonuç olarak yapay zeka teknolojisinin gelişmesiyle birlikte psikoterapilerde de bu teknolojinin yer almaya başladığı ve daha fazla yer alacağı düşünülmektedir. Ancak geliştirilen yapay zeka uygulamalarının etik kurallar çerçevesinde bireye “zarar vermeme ilkesi” ile ilerletilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca bu uygulamaların denetimi de bu süreçte önem arz etmektedir.
Uzman Klinik Psikolog Damla Kankaya Sünteroğlu