“Yas” ve “Hasta Odasındaki Ölüm”

Yazar Gülşah Meral ÖzgürPsikiyatrist • 7 Mayıs 2019 • Yorumlar:

Aslında yukarıdaki tabloda gördüğünüz sahnenin çok daha kötülerine şahit olmuş bir doktorum; tüm geçmişte “askeri doktor” olarak çalışmış diğer meslektaşlarım gibi… Şehit haberini ailesine, eşine, akrabalarına iletmek gibi zor bir görevimiz vardı bizim. Ölüm ve yakınları bilgilendirme sürecinde en önemli olan noktalardan biri; hemen medikasyona (sakinleştirici, ilaç vb.) başvurmamaktır. Bu yapıldığında duygular bastırılır ve yaşanması gerektiği gibi yaşanamaz. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme evreleri sağlıklı bir şekilde yaşanmalıdır.

Şimdi gelelim Edvard Munch’un bunu nasıl yorumladığına:

Edvard Munch’un 80 yıllık yaşamı kuruntular, kaygılar, hastalık, kaybetme korkusu, acı, depresyon, alkol ve nikotin ile kliniklerde ve resim yaparak geçti. Bu koca hayatın Munch için ne kadar ağır olduğunu, “panik bozukluk”la ilgili paylaşımımda görebileceğiniz “Çığlık” tablosunda en muhteşem haliyle resmetmiştir. Norveçli ressam Munch, küçük yaşta büyük kayıplar yaşadı. Bu kayıplar ölümdü ve biri annesi, diğeri kızkardeşiydi; ikisini de tüberküloz hastalığından kaybetmişti. 23 yaşındayken tamamladığı “The Sick Child“, orijinal ismiyle “Det syke barn” Türkçe’siyle “Hasta Çocuk” olan eserini 1885’te başlayıp 1886’da bitiren ressam, 1877’de; henüz 15’ken tüberkülozdan kaybettiği kızkardeşi Johanna Sophie için senelerce yas tuttu.

“Death in the Sickroom” yani “Hasta Odasındaki Ölüm” de çok sevdiği kızkardeşi Sophie’nin öldüğü günü tasvir ettiğini görüyoruz. Sophie sandalyede oturuyor olmasına rağmen yüzünü göremiyoruz, sırtına destek olsun diye bir yastık koyulmuş arkasına ve hayatlarından çoktan çıkmış durumda. Sophie’nin bir kısmı, maddeden maneviyata geçiyor olduğunu göstermek için şeffaf resmedilmiş. Babası-elleri dua ettiğini gösteriyor- ve teyzesi ( annesi tüberkülozdan vefat ettikten sonra -Edvard 5 yaşındaymış- onlara bakmaya başlayan kişi) ölen kızkardeşine en yakın kişiler olarak görülüyor. Tüm aileyi tuvalde görebiliyor olmakla birlikte Munch kendisini diğer iki kızkardeşi (Laura-başı aşağıya dönük olan ve Igner ) ile birlikte tuvalin ortasında konumlandırmış ve Sophie’ye doğru bakıyor. Erkek kardeşi Andreas, hasta odasının kapısının yanında tek başına görülüyor. Bu tabloda dikkat çeken nokta; hiç kimsenin birbiri ile temas içinde olmaması.

YAS SÜRECİ:

Yas; sevilen birinin ölümü veya bir nesnenin kaybı nedeniyle oluşan doğal bir tepkidir. Kaybı yaşayan kişiye, ölen kişiyle olan ilişkiye ve ölüm biçimine göre değişkenlik gösterebilmekle birlikte yas süreci dört temel evreden oluşmaktadır:

Yasın Evreleri:

1.evre: Birkaç saat-birkaç hafta arasında değişebilen bu evrede kişi ölümün gerçekliğini kavramakta zorlanır. Yaşadıkları karşısında şaşkın, donuk, tepkisiz olabilir, boşluk ve gerçekdışılık duyguları yaşayabilir. Bu dönemde hatırlamada güçlükler, bedensel belirtiler görülebilir.

2.evre: Kişi kaybın acısını giderek daha fazla hisseder, yoğun üzüntü ve özlem duyguları yaşar, ölen kişiyi arar, ağlamalar olur. Öfke, huzursuzluk, korku ve heyecan, konsantrasyon güçlüğü, ilgi duyulan ve keyif alınan şeylere yönelik isteksizlik görülebilir. Zihin ölen kişiyle ve ölümle meşguldür. Bu evre günler-haftalar boyu devam edebilir.

3.evre: Kaybın geri dönmeyeceği gerçeğinin giderek fark edilmesiyle ümitsizlik ve çaresizlik duyguları ortaya çıkar, buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır.

4.evre: Aylar içinde ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Ölen kişinin anıları yitirilmemekle birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler, gelecegˆe dair umutlar ve tasarılar yeniden kazanılır.

Bazen sevilen kişinin ölümü ani, beklenmedik bir şekilde, özellikle bombalama, savaş, şiddet gibi olayların sonucunda gerçekleştiğinde ve/veya kişi bunlara tanık olduğunda yas süreci karmaşık bir hal alabilir, yas belirtileri daha şiddetli olabilir ve daha uzun sürebilir. Bu süreci “Travmatik Yas” olarak adlandırabiliriz.

Yas sürecinde aşağıda verilen belirtiler görülebilir: 


Bedensel tepkiler: Baş ağrısı, göğüs ağrısı ve göğüste sıkışma hissi, boğazda düğümlenme, yutkunma güçlüğü, açlık hissi, bulantı, kusma, kabızlık veya ishal, nefes darlığı, çarpıntı, adet düzensizlikleri, kaslarda seyirme, gerginlik ve kasılmalar, uyku düzensizlikleri, iştah değişiklikleri, halsizlik ve yorgunluk

Duygusal tepkiler: Ölümü inkar etme, üzüntü, ağlama, özlem, öfke, sıkıntı, güvensizlik, tedirginlik, aklını yitireceği-delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, hiçbir şeyden zevk alamama, hiçbir duygu hissedememe, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlık, yalnızlık, çaresizlik.


Ruhsal tepkiler: Ölen kişinin hala yaşadığını, var olduğunu hissetme, sesini duyma, hayalini görme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama


Bilişsel tepkiler: Ölen kişiyi ve ölümü düşünme-düşünmeye engel olamama, kendini suçlama, kendine kızma, pişmanlık, ölüm anını tekrar tekrar hatırlama, hatta çok canlı bir biçimde yaşama, kararsızlık, dikkatini toparlamakta zorlanma, bellek sorunları

Davranışsal tepkiler: Amaçsız bir aşırı hareketlilik, kendini tamamen başkalarına yardıma adayarak kaybın acısından kaçınma, insanlardan uzaklaşma ve görüşmek istememe, ölen kişinin eşyalarına, bulunduğu yerlere aşırı yönelme veya bunlardan uzak durmaya çalışma, mezara sık gitme veya gidememe, alkol ve/veya ilaç kullanma, cinsellikle ilgili değişiklikler.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)