Yaygın Anksiyete Bozukluğu ve Ergenlik Dönemi
Yazar Rümeysa Akdağ • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 8 Nisan 2022 • Yorumlar:
Anksiyete erken çocukluk döneminden itibaren var olup gelişmeye devam eden ve beynimizi tehlikeye karşı uyaran, tedbir almaya yarayan işlevsel bir sistemdir. Ancak günlük hayat içerisinde yaşam kalitesinde bozulma, gündelik akışta güçlük yaşamaya sebep olursa bir problem olarak görülmektedir. Bu problem de anksiyete bozukluğu olarak tanımlanır.
Yaygın Anksiyete bozukluğu, en az altı aylık sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinlikler ile ilgili olarak, kişinin denetim altına almakta güçlük çektiği ve günlük işlevselliğini etkileyecek düzeyde aşırı kaygısının ve kaygılı beklentisinin olması ile birlikte huzursuzluk (sürekli gerginlik hali), kolay yorulma, odaklanma zorluğu, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin en az üçünün bulunması olarak tanımlanır. Çocuk ve gençlerde, yetişkinlerden farklı olarak bu altı maddenin bir tanesinin bulunması yeterlidir.
Yaygın anksiyete bozukluğu olan çocuklarda, yaşamın her alanı ile ilgili yoğun endişe hissi bulunabilir. Bu alanlar, çocuğun kendisi, ailesi, yakınlarının sağlığı, kişisel performansı, haberlerde duyduğu sorunlar gibi konular hakkında olabilir.
Çocuklar çoğu zaman endişelerini dile getiremediğinde somatik belirtiler olarak bu kaygı kendisini gösterir.
Yaygın anksiyetenin başlangıç yaşı 8,5 yaş olarak belirtilse de bu yaş literatürde değişiklik gösterebilmektedir. Gençlerde ergenlik döneminin gelişimsel bir parçası olan anksiyete ile anksiyete bozukluğu arasındaki ayrımı yapmak da bazen güçleşebilir. Böyle durumlarda gencin alınan öyküsü ve takip süreci oldukça önemlidir.
Yaş dönemine göre anksiyetenin yaşandığı alanlar değişim göstermektedir. Örneğin 6 yaşından küçük çocuklar daha çok aile üyelerinden ayrılma, ebeveynini kaybetme, eve hırsız girmesi gibi konularda endişelenirken, ilkokul çağı ve ergenlik döneminde akademik performans, ölüm, fiziksel görümüm ve haberler hakkında endişenin yoğunlaştığı görülmektedir.
Yaygın anksiyete bozukluğu olan çocuklar, kendilerine karşı çok eleştirel olabilmektedirler. Mükemmeliyetçi tutumları sebebi ile ya hep ya hiç şeklinde olaylara yaklaşır ve bu tutum çoğu zaman performans gerektiren aktivitelerden kaçınmalarına sebep olur.
Zorlayıcı aşırı düşünceler ve endişeli olma hali obsesif kompulsif bozukluğu olan çocuklarda da görülür. İki bozukluk arasında ayrım yapılması ve durumun doğru analiz edilmesi gerekir. Bu iki durumda da düşüncelerin doğasını doğru anlaşılması, ayırt etmeyi kolaylaştırır.
Yaygın anksiyete bozukluğunda her gün gerçek yaşam problemleri hakkında endişeler olurken, OKB de ise günlük olaylarla ilişkisi olmayan daha az gerçekçi yapıda düşünceler vardır.
Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde ilaçlı tedavi ve psikoterapi ile tedavi uygulanan yöntemlerdir.