Yeme Bozuklukları
Yazar Tevfik Zeylan • Psikolog • 2 Ekim 2022 • Yorumlar:
Her canlının yaşamını idame ettirebilmesi için zorunlu bir gereksinim olan beslenme insanlarda büyüme, gelişme ve üreme gibi süreçlerde besin gruplarının yeterli ve dengeli tüketimi olarak açıklanmaktadır. Bu besin öğelerinin eksik veya yanlış bir şekilde kullanılması birçok sağlık probleminin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bununla birlikte beslenmenin fizyolojik olduğu kadar, sosyolojik ve psikolojik bir olgu olduğu da kesin bir yargıdır. Yeme bozukluğu terimi Huse ve Lucas (1984) tarafından ortaya atılmış ve “Hastalığa ya da beslenme yetersizliğine neden olabilen yeme alışkanlıklarındaki sapmalar’’ olarak açıklanmıştır. Yeme bozukluğu yaşayan kişilerde; yemek yeme alışkanlığı, vücut ağırlığı ve fiziksel görüntüsü ile ilgili düşünce ve yemek yeme davranışında bozukluklar meydana gelir. Yeme davranışlarındaki atipik bozuklukları tanımlama çalışmaları gelişmiş ülkelerde artarak devam etmektedir.
ANOREKSİYA NERVOZA
Anoreksiya nervoza zayıf ve güzel bir bedene sahip olma isteği ve şişmanlık durumundan aşırı korkunun olduğu bir yeme bozukluğudur. Bireyde beden algıları ileri derecede bozuktur. Besin alımının aşırı kısıtlanması, kişinin kendini kusturması, aşırı egzersiz gibi beden ağırlığını kontrol etmeye yönelik davranışlara, ciddi bir beden algısı bozukluğu da eşlik eder bu bozuklukta. Anoreksiya nervoza vakalarının temel klinik özelliği ,bireyin kendi hastalığını reddetmesi hastalığın ciddiyetini anlayamamaları ve tedaviye direnç göstermeleridir. Yedikleri yemekleri küçük parçalara ayırmak, tabaklarına belli oranlara göre yemek doldurmak, kalori hesaplamak, sık sık tartılmak gibi obsesif davranışlar sergilerler. Bu hastalıkta olan bireylerin oldukça hareketli ve enerjik olması da dikkat çekicidir. Klinikçiler için bu hastalığın tanısını koymak dış görünüşten bariz belli olduğu için kolaydır. Zayıf ve yaşlarında daha küçük gösteren bir görünümleri vardır. Bu bireylerin vücut ağırlığı olması gerekenden çok daha düşüktür. Hastalığın başlarında bu oran %20 ile %30 iken ileriki süreçlerde bu oran çok daha yükseklere çıkar. Bu hastalar çocuksu bir görünüme sahiptirler. Bu kişilerin nabız, kan basıncı ve vücut ısısı düşüktür. Kişide solgunluk, saçlarda azalma ve kuruluk gibi belirtilerde görülür. Süregelen bu belirtiler zamanla ağırlaşıp ölümle bile sonuçlanabilir.
ORTOREKSİYA NERVOZA
Doğru beslenme anlamına gelen “Ortoreksiya” Dr. Steve Bratman tarafından 1997 senesinde Yunanca “ortho” (doğru) ve “orexis” (açlık, iştah) anlamına gelen kelimelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış ve tanımlanmıştır. Bratman’a göre ortoreksiya, sağlığı korumak ve geliştirmek temelinde doğru beslenmeyle ilgili kaygı halinin normalden fazla olduğu, patolojik bir saplantıdır. Ortoreksiya nevroza (ON); Amerika Psikiyatri Birliği’nin (APA) yayını DSM-5’te (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) anoreksiya nervoza ve bulimiya nervoza gibi net tanı kriterleri bulunmadığı için henüz bir hastalık olarak tanımlanmamıştır. Son yıllarda ise konuya olan ilginin fazlalaşmasıyla tanı kriterlerini oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Moroze ve ark. tarafından 2015 yılında literatürde ilk kez ortoreksiya nervoza için tanı kriterleri açıklanmıştır. Bu makalenin ardından Dunn ve ortoreksiyanın isim babası Bratman tarafından en son yayınlanan bir makalede, farklı ülkelerden uzmanların fikirleri de dikkate alınarak tanı kriterleri üzerinde bazı değişiklikler yapılması gündeme getirilmiştir. Bu konuda yapılacak çalışmaların henüz net bir sonucu olmasa da, tanı kriterlerinin belirlenmesinde önemli yeri olacağı ve yeni araştırmalara ihtiyaç olduğu vurgulanmaktadır. Beslenme ve sağlık olguları birbirinin tamamlayıcısıdır. Hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve sağlığın geliştirilmesinde, beslenmenin önemi öne çıkarıldıkça toplumda konuyla ilgili farkındalık artmaktadır. Ortoreksiya nervozada bireyler, sağlığın korunması, iyileştirilmesi, hastalığın tedavi edilmesi veya ağırlık kaybetme gibi amaçlara yönelik beslenme tarzını benimsemektedir. Ancak sonuçta bireylerin yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkileyen bu beslenme tarzı sağlığı tehdit eden beslenme yetersizlikleri ve hatta yeme davranışı bozukluklarına zemin hazırlamaktadır. Ortorektik eğilim gösteren kişiler, besin tercihlerini genellikle sağlıklı ve saf besinlerden yana yapmakta, besinlerin miktarından ziyade kalitesine önem vermektedirler. Ancak sadece besinlerin saflığı ve kalitesi konusunda değil besin hazırlama ve pişirme yöntemleri, pişirme kaplarının sterilizasyonu hakkında da endişeli davranışlar sergilerler, aşina olmadıkları ve güvenilir gelmeyen besinlerden uzak dururlar. Katkısız ve saf besinleri tüketme takıntılarından dolayı kişiler genellikle meyve ve çiğ besinler tüketmeye daha çok eğilimlidirler. Bu şekilde sağlıklı beslenme çabası içinde olan ortorektik kişilerde diğer yeme bozukluklarında da olduğu gibi ciddi ağırlık kaybı ve malnütrisyonla sıklıkla karşı karşıya kalırlar. Fakat bu bireyler anoreksiya nervoza ve bulimia nervozadaki gibi daha güzel görünmek amacında değillerdir. Zihinsel olarak tamamen diyetlerinin mükemmel olması amacı içinde oldukları ve sağlıklı besinleri tüketmeye çalıştıkları için kilo kaybı yaşarlar.
BULİMİA NERVOZA
Psikiyatrik bir bozukluk olarak kullanılmasında Anoreksiya Nevroza ile bir bağlantının olması ve yeme bozukluklarının bir elemanı olmasıdır. Tıkanırcasına yeme olarak da tanımlanan Bulimiya Nevroza nöbetleri hastalığın en önemli belirtisidir. Bu hastalar tıkanırcasına yemek yerler ve nöbetten sonra aşırı pişmanlık ve suçluluk hissine kapılırlar. Şişman olma korkusu bu hastalığın davranış bozukluklarının temelini oluşturmaktadır. Bulimiya Nevroza’ da Anoreksiya Nevroza gibi kadınlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu hastalığı da sadece tek bir nedene bağlı tutmak doğru olmaz. Çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır bulimiada. Çocukluk çağı fiziksel ve cinsel istismar hastalığın ortaya çıkmadan önceki dönemde kişinin yaşamış olduğu kaygı ve duygu durum bozuklukları ve ebeveynlerin aşırı baskıcı, tutucu veya otoriter veya yetersiz düzeyde müdahalede bulunmaması gibi faktörler etkili olabilmektedir. Kişiler nöbet esnasında birçok insanın yiyebildiği miktardan çok daha fazla yemek tüketirler ve nöbetten sonra aşırı suçluluk duygusu yaşayıp yediği yiyecekleri çıkarmaya çalışırlar. Bunu kusma, laksatif, diüretik, lavman ya da başka ilaçlar alarak kilo almayı önlemeye çalışırlar.