Yeme Davranışı ve Duygusal Yeme
Yazar Ceylan Şekerci • Psikolog • 4 Mart 2020 • Yorumlar:
Sağlıklı olabilmenin temel taşlarından biri yeterli ve dengeli beslenmektir. Beslenme, sağlığı koru- mak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için bilinçli ve kontrollü yapılması gereken bir davranıştır. Fizyolojik olduğu kadar psikolojik, sosyolojik ve bilişsel süreçler ile de iç içedir. Bizler her zaman sadece açlığımızı bastırmak için yemek yemiyoruz. Yemeği stresimizi azaltmak, üzüntü, yalnızlık, öfke, utanç gibi olumsuz duygularla başa çıkmak için de kullanabiliyoruz. Duygusal yeme (stres yeme davranışı), fiziksel açlıktan farklı olarak gıdaları daha iyi hissetmek için tüketmek, duygusal ihtiyaçlar için yemek olarak ta- nımlanabilir. Kişi, olumsuz duygularını düzenlemek amacıyla aç olmadığı halde gıda tüketimine yönele- bilir. Evde canı sıkılan kadının kendini buzdolabının önünde bulması, patronuna kızan elemanın fast food restoranına koşması, sevgilisinden ayrılan gencin çikolata kavanozuna düşmesi hepimize tanıdık gelen senaryolardır. Karbonhidratların ve şekerli yiyeceklerin beyinde duygu durumunu düzenleyici bir etkiye sahip oldukları bilinmektedir. Ruh halinde gelişen olumsuzlukları kontrol etme dürtüsüyle ortaya çıkan bu yeme davranışında sık gözlemlenen durumlardan biri de normalden çok daha fazla yemektir.
“Bütün bunlar kendimi düşünmekten alıkoymak için, çünkü düşünmek ne yaptığımla yüzleşmek demek.” Net olan şey, çoğu tıkınırcasına yeme atağının kişinin uzak durmaya çalıştığı yiyeceklerden oluş- masıdır. Bu aslında uzak durulmak istenen, üzeri örtülmeye çalışılan duyguların somut bir yansımasıdır. Yeme atağı otomatik bir tepki olarak ortaya çıkar. Başlangıçta kişi kontrolü kaybetmiş ve transa geçmiş gibi hisseder. Ne yaptığının farkına vardığında kendinden iğrenme, tiksinme, yetersizlik, öfke, korku gibi birçok olumsuz duygu su yüzüne çıkabilir. Duygusal yemenin altında baş etme mekanizmalarının yetersiz kalması, öğrenilmiş davranışlar, sosyal çevre, boşluk ve sıkılma hissi ve stres gibi çeşitli nedenler yer alabi- lir. Tıkınırcasına yeme ve diğer yeme bozukluklarında kendini tekrar eden ve kırılması zor kısır döngüler oluşur. Bu döngüler tedavi edilmediği sürece sağlığı tehdit eden ciddi yeme bozukluklarına dönüşme riski ile karşı karşıyadır.
Yeme bozuklukları, yeme davranışı ve yemekle ilgili duygu ve düşüncelerin kişiye ciddi boyutlarda rahatsızlık vermesiyle ortaya çıkar. Diyet yapmak, yeme bozukluklarının gelişimine yol açan uyarıcılardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin yiyeceklere, kilosuna ve görünüşüne aşırı derecede takıntılı ol- ması; bedensel sağlığına, sosyal ilişkilerine ve günlük aktivitelerine olumsuz yönde etki etmektedir. Yeme bozuklukları, sadece yemek ve kilo ile ilişkili değildir. Bedensel semptomlar ön planda gibi görünse de çeşitli psikolojik sorunlarla birlikte ilerler. Oluşan bir yeme bozukluğu, kişinin duygu durumunda yaşanan karmaşaya dışsal, somut bir çözüm getirmektedir.
Peki bedeniniz ve kilonuz hakkında aşırı endişe ne anlama gelir? Çoğu kişi kendini hayatın çeşitli alanlarında nasıl performans gösterdiği ile değerlendirirken yeme sorunları yaşayan kişiler kişiler varlık- larını bedenleri, kiloları ve bunu kontrol etmedeki becerileri ile ölçerler. California Los Angeles Üniversi- tesi’nden Michael Strober yeme sorunu olan kişilerle yürüttüğü çalışmaların sonucunda bu kişilerin baş- kaları tarafından yetersiz veya ortalama görünmekten korktuklarını, riskli veya yeni durumlar karşısında isteksiz olduklarını, kendiliğinden harekete geçme ve duygularını ortaya koyma konusunda da geri planda kalmayı tercih ettiklerini belirtmektedir. Yeme bozukluğu yaşayan kişiler “ya hep ya hiç” şeklinde iki uçta gidip gelen düşünme biçimlerine sahiptir. Mükemmeliyetçi yapı, düşük benlik saygısı, takıntılı düşünce- lere eğilim, herşeyi kontrol etme arzusu, dürtüsellik, depresyon, çarpık beden algısı ve aile içi problemler yeme bozukluklarına zemin hazırlayabilmektedir. Medya ve moda dünyasının yarattığı güzellik ve beden algısı da, yeme bozukluklarının gelişimine katkıda bulunabilmektedir.
Yeme bozukluğuyla ilgili belirtiler, kişinin problemlerle yüzleşmeyi reddetmesinin bir yoludur ya da yaşamının kontrolünü ele geçirme girişimidir. Kişinin kendine rahatsız edici duyguları hissetmek için izin vermesi korkutucu olabilir. Çok yemek ya da yememek bu duygulardan kaçınmayı sağlayan bir savun- ma mekanizması haline gelebilir. Ancak uzun vadede çözümlenmemiş psikolojik süreçler kişiyi bedensel ve psikolojik olarak daha derin bir çöküntüye sürükler. Yemek yemenin olağan yaşamın sürdürülmesi için gereken bir davranıştan çıkıp fazla gündeme oturduğu süreçlerde profesyonel yardım almaktan çekinilme- melidir.