YENİ BİR ÖĞRETİM YILINA BAŞLARKEN ANNE-BABA VE ÖĞRETMENLERİN TUTUMLARI NELER OLMALI (1)

Çocuğun yaşamında okul aileden sonra ikinci toplumsal kurumdur. Okula yeni başlayan çocukların okulla ilgili tepkileri çok önemlidir. Okul hayatıyla birlikte çocuklar yepyeni, farklı bir toplumsal ilişki ağının içine girmektedir. Anne – baba ve öğretmenlerin bu kritik başlangıcın önemini çok iyi irdelemelerinde yarar vardır. Çünkü bir işin başlangıcı hep önemlidir. Bazen de o kadar önemlidir ki bir yanlış başlangıç, bundan sonraki ilişkilerin de yanlışlar dizisine dönüşmesine neden olabilir.

Çocuğun özgüveninin artmasında, kimlik ve kişilik gelişiminin tamamlanması ve şekillenmesinde, sosyalleşmesinde, paylaşımı öğrenmesinde eğitimin rolü reddedilemez. Çocukta bu yetileri geliştirecek ve işleyecek olanlar ebeveynler ve öğretmenlerdir.

Okula başlama döneminde çocuğun -bedensel, zihinsel, toplumsal ve psikolojik yönden- belli bir ölçüde olgunluk düzeyine gelmesi gerekir. Bedensel olgunluk düzeyi, çocuğun daha çok biyolojik yönü ile ilgili olup onun genetik yapısı ve beslenmesiyle ilgilidir. Bu durumda çocuğun bu olgunluk düzeyine ulaşmasını beklemenin dışında, okula başlama döneminde alınabilecek çok fazla önlem olmayabilir. Ancak çocuk okula başlarken onu zihinsel, toplumsal ve psikolojik yönden okula; yani yeni toplumsal çevreye hazırlayabilecek çok fazla önlem alınabilir. Bunları şu noktalarda toplamak mümkündür:

  • Yapılacak ilk işlerden birisi, çocuğu okula hazırlamaktır. Bunun için çocuğun okul öncesi aile ortamında geçireceği yaşam deneyimleri zenginleştirilmeli ve çocuk, adım adım aile dışı toplumsal çevreye açılmalıdır. Bu, çocuğun yakın çevredeki akran gruplarıyla buluşturulması; park, bahçe ve oyun vb. ortamlara açılmasıyla sağlanabilir.

 

  • Çocuğun okul öncesi aile ortamında, geleceğe yönelik bir amaç oluşturulabilir. Bu amaç, okula gitmeyi ve orada başarılı olmayı içerirse sorun, kendiliğinden aşılabilir. Okula başlayacak çocuğu olan ailelerin bu konuda bilinçli olması, çocuklarıyla birlikte geleceğe yönelik bir amaç belirlemesi ve bu amacın içine okul başarısını da alması, çocuğun okula kavuşmadaki özlem duygusunu harekete geçirebilir. Böyle bir özlemi olan çocuk ise, okula kavuştuğunda korku duymayacak, sadece mutlu olacaktır.

 

  • Okula başladıktan sonraki dönemde en önemli görev, öğretmene düşmektedir. Öğretmenler ebeveynlerden sonra çocukların karşılaştığı modellerden bir tanesidir. Okulların açılmasıyla karşılaşılan ve ruhsal bir bozukluk olarak tanımlanan okul korsusunun aşılmasında öğretmenin tutumu çok önemlidir. Okul korkusunun temelinde yatannedenlerden birisi, belki de en önemlisi, çocuğun okul ortamında yaşayacağı başarısızlık korkusudur. Bu durumu aşmak için öğretmenler okulun açıldığı ilk günlerde, eğlenceye ve oyuna daha fazla zaman ayırmalı, çocukların yapmakta zorlandığı etkinliklerin yerine, kolayca yapabilecekleri, yüreklenecekleri ve başarı tadı alabilecekleri, kendilerine olan inançları ve özgüvenlerini geliştirebilecekleri etkinliklere yer vermelidirler.

 

  • Okula başlamadan önceki aile ortamında; ailenin merkezinde olan, bir dediği iki edilmeyen ve ben merkezli bir kişilik yapısı oluşturmuş olan çocuğu, yeni ortamda yepyeni ve karmaşık bir ilişkiler ağı beklemektedir. Okula başlamadan önce anne babasını kimseyle paylaşmayan çocuk, kendisi için önemli olan öğretmenini paylaşmak zorunda kalır. Okul dönemine kadar kendine ait oyuncakları ve eşyaları olan çocuk, sınıf ortamında her şeyi ortak kullanmaya başlar. O güne kadar evin sevimli yaramazı olarak istediği yere oturan, istediği şekilde yatan yuvarlanan çocuğu okulda kurallar zinciri beklemektedir. Çocuğun hayatında böyle önemli değişiklikler olurken öğretmenin sergilediği tutum ve davranışlar okula uyumu artırmada çok önemlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)