Yoğun Meme Dokusu (Dens Meme)
Yazar Ekmel Tezel • Genel Cerrah • 14 Mart 2017 • Yorumlar:
Mamografi çektirmişseniz belki dikkatinizi çekmiştir. Raporda "meme ACR Tip 3 yoğunlukta" ya da "meme dokusu Tip 2 yoğunluktadır" gibi ifadeler yer alır. Eğer bunun ne olduğunu ve sizin açınızdan bir önemi olup olmadığını merak ediyorsanız lütfen bu kısa yazıyı sonuna kadar okuyun.
Meme yoğunluğu ne demektir?
Meme dokusu süt üreten lobüllerle, sütü meme başına ileten kanallardan (duktuslardan) ve destek dokusu olarak yağ dokusu ile fibröz bağ dokusundan oluşur. Destek dokuları memeye şeklini verir. Diğerleri ise süt üretiminden sorumlu yapılardır ve glandüler doku olarak adlandırılırlar.
Eğer memenizde glandüler doku ile fibröz bağ dokusu fazla, yağ dokusu az ise meme dokusu yoğun (dens, dense, İng.) olarak kabul edilir. Bu durum tamamen genetik bir özelliktir. Fonksiyonel olarak yani süt üretimi açısından dens meme ile lipomatö (yağ dokusu ağırlıklı) meme arasında bir fark yoktur. Bu anormal bir durum olmadığı gibi sık olarak rastlanan bir yapısal özelliktir.
Yaş ilerledikçe memenin yoğunluğu azalır.
Meme yoğunluğu nasıl anlaşılır?
Meme yoğunluğu yalnızca mamografi ile anlaşılabilen bir özelliktir. Muayene veya ultrason ile meme yoğunluğu hakkında bir karar verilemez. Meme yoğunluğu Amerikan Radyoloji Derneği (ACR) tarafından saptanan 4 kategoride yalnızca meme radyolojisinde deneyimli bir radyolog tarafından değerlendirilir. Buna göre,
Tip 1 meme: Neredeyse tamamen yağ dokusundan ibaret meme,
Tip 2 meme: Yağ dokusu içerinden bir miktar glandüler ve fibroz doku görülen meme,
Tip 3 meme: Glandüler ve fibroz dokunun daha fazla olduğu, küçük lezyonların görülmesinin zorlaştığı meme,
Tip 4 meme: Mamografide tamamına yakınının glandüler ve fibröz dokulardan oluştuğu, kitlelerin gözden kaçabileceği meme.
Tip 3 ve 4 memeler yoğun (dens) meme olarak kabul edilirler.
Meme yoğunluğunun ne önemi var?
Yapılan çalışmalar yoğun meme (Tip 3 ve 4) olanlarda, Tip 1 ve 2'ye göre meme kanserinin daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. Neden böyle olduğu bugün için bilinmemektedir. Ancak bu bilgi hemen gözünüzü korkutmasın, çünkü yoğun meme dokusu varlığı orta derecede bir risk artışı demektir. Yaş, erken adet/geç menapoz, ailede meme kanseri öyküsü veya BRCA gen mutasyonu olması gibi diğer risk faktörleri göz önüne alındığında yoğun meme olması yüksek bir risk oluşturmaz.
Yüksek riskli kişilerde mamografinin yanında meme MRI (magnetik rezonans görüntülemesi) gerekirken bugün için yoğun meme olan kişilerde buna gerek yoktur.
Meme dokusunu oluşturan yapıların her biri mamografide X (Röntgen) ışınını farklı derecelerde geçirirler. Yağ dokusunun direnci düşük olduğundan X ışınının büyük kısmı geçerek bu kısımların siyah renkte görünmesine neden olur. Glandüler ve fibröz dokular ise nispeten daha dirençli olduklarından X ışınının bir kısmı geçebilir. Bu da bu dokuların gri/beyaz renkte görünmesine yol açar. Kanser dokusu da yoğun bir dokudur ve X ışınını çok düşük oranlarda geçirdiğinden gri/beyaz renkte görünür. Yoğun memelerde kitlelerin gözden kaçabilmesinin ana nedeni işte bu özelliktir.
Meme dokusu yoğun olanlar mamografi yaptırmalı mı?
Elbette mamografi kontrollerine devam etmelidirler çünkü mamografi bugün için en iyi tarama ve izlem yöntemidir. Her ne kadar yoğun memelerde küçük tümörlerin gözden kaçabilme olasılığı olsa da bu oran oldukça düşüktür.
Mamografinin dışında meme ultrasonu ve MRI incelemesi de yapılabilir. Ancak bu iki yöntemin kanser dokularını yakalama olasılığı iyi huylu tümörleri yakalama olasılığından daha düşüktür./p>
Peki ne yapmalı?
Öncelikle doktorunuzla durumunuzu konuşmalısınız. Burada ilk adım daha önemli olan risk faktörlerinin varlığının araştırılmasıdır. Ailede kanser öyküsü özellikle araştırılmalı ve eğer yüksek risk düşünülüyorsa genetik danışmanlık alınarak başta BRCA olmak üzere diğer genler araştırılmalıdır.
Bugün için yaygın kullanılan, kabul görmüş testler ve görüntüleme yöntemleri tanımlanmasa da doktorunuzun önerilerine uymanız en uygun olandır.