Yoksa Bir Umut Var mı?

Yazar İdil Saliha Küntüz DuranPsikolog • 30 Haziran 2017 • Yorumlar:

Bu yazı tüm evli çiftlere, çalışan çalışmayan tüm bayanlara, evlenme arefesindeki bay ve bayanlara ya da evlenmek kim ben kim diyen tüm gençlere gelsin… Gelsin ki onlar da anne ve babalarına okutsun okuyanlar komşularıyla paylaşsın ve paylaşsın ki aslında içimizde var olan ve bizim farkında pek olmadığımız yaşam enerjimiz daha çabuk açığa çıksın. 

Hiç eşinizin eve geldiğinde, sizi hiç dinlemediğini düşündüğünüz ya da siz ona gününün nasıl geçtiğini sorduğunuzda paylaşmak yerine, eline bir gazete alıp televizyonun karşısına oturduğu için kızdığınız oldu mu?

Peki ya siz beyler, hiç tüm gün yoğun bir şekilde evi geçindirmek için çalıştığınız halde o sıcacık yuvanıza döndüğünüzde eşinizin surat asması ve onu bir türlü anlamadığınızı düşündüğü için şaşırdığınız ve sonrasında kızdığınız oldu mu?

Yoksa eşiniz kendisini evde bir eşya ve çocuk bakıcısı olarak nitelendirdiğinizden mi dert yanıyor? İçten içe sizin hareketli hayatınıza mı özeniyor, ya da çalışıyorsa ona destek olmadığınızı mı düşünüyor,  yoksa konuşacak konularınız mı azaldı? 

Kadın ve erkeğin iletişim şekli oldukça farklı. Yüz yıllardır bu konu üzerine binlerce yazı yazıldı, hipotezler üretildi. Ancak yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ki, erkekler daha çok analitiksel yanı kuvvetli olan sol beyin yarımküresini kullanırken, kadınlar daha çok duygusal yanı güçlü olan sağ yarım küreyi kullanırlar. Bu yüzden bir erkek verdiği ya da verilen mesajı görülen şekli ile algılarken, kadın altındaki anlama bakabilir karşıdan da bunu bekleyebilir. ‘Nerde kaldın?’ derken ‘Seni özledim.’ Demek isteyebilir kadın. Erkek ise tün gün dışarıda ter döküp yorulduğundan eve geldiğinde huzur bekleyebilir ve çocukların şakalaşmalarını, eşinin beklentilerini gürültü olarak nitelendirebilir.  

Kısaca bu konuda tek bir tarafın suçu olmasa da, düşülen en büyük hata belki de çiftlerin eşlerinin kendilerini mutlu ve iyi hissettirmelerini beklemeleridir. Halbuki ilişkinin sürebilmesi için, çiftlerin ilişkiyi bir şeyler verebilecekleri bir yer olarak görmeleri gerekmektedir, bir şey alacakları değil. Dolayısıyla iki tarafın da eşinin nasıl olsa sonra değişeceğini düşünmek ve beklemek yerine kendilerini değiştirmekten başlamaları sanırım en sağlıklı çözüm olur. Böylece iletişimsel verimliliği arttırma adına büyük bir başlangıç yapmış olurlar.

Çok resmi gittik, tekrar bize dönelim. Buraya kadar en büyük adımın iki tarafın da harekete geçmesi gerektiğini gördük. Bunun dışında belki de daha da önemli olan kendimizde olmayan bir şeyi başkasından istememek gerekmektedir. Bu her şey için geçerlidir. Karşıdakini suçlamak ilk yol olmamalıdır tartışmalarda. Örneğin beyin okumayı ister istemez hepimiz yaparız. Ancak inanın böyle bir gücümüz yok süperman olmadığımız için. Bunun en güzel kanıtı eşinizle bir oyun oynayın. 2 dakika boyunca hiç konuşmadan gözlerinizin içine bakın ve karşılıklı aklınızdan ne geçiyor tahmin etmeye çalışın. Eminin çoğunlukla yanlış tahmin edeceksiniz. Dolayısıyla önce suçlamak yerine, sen kesin şunu demek istedin demek yerine konuşarak anlaşmaya çalışmak oluşacak gerginliği de azaltacaktır.

Bunlara ek önce kendimizi sevmeli ve değerli bulmalıyız, kendimize güvenmeliyiz. Hem eşimizi hem kendimizi hiçbir koşula bağlı olmadan içimizdeki olumlu yönde büyümeyle beraber kabul edersek, algılarımız da değişmeye başlayacaktır. Bunun en büyük yardımcısı bir hobi edinmek bence. Çünkü boş zaman faaliyetleri yaşam doyumumuzu etkileyen çok sayıdaki etkenden bir tanesidir. Ebru sanatçısı Mustafa Hakkı Ertan hocanın da dediği gibi üretkenlik güzeldir, özgüveni arttırır böylece kendinizi daha iyi hissedersiniz. Resim, fotoğraf, hat, ebru, bir müzik aleti, şiir ya da dünyada ilk sizin keşfedeceğiniz bir uğraş olsun, farklı bir dünyaya açılmak ufkunuzu genişletecek ve ilişkinizi de olumlu etkileyecektir. Kendinizi işiniz ve çocuklarınız, eviniz dışında da değerli hissetmeye başlayacaksınız; baba, anne, eş rolünün yanı sıra hobisi olan hatta ve hatta misal ressam olan bir rolle sohbetlerinizi zenginleştireceksiniz. Daha da keyiflisi birbirinizle belki aynı uğraşı seçerseniz beraber hafta sonları gezilere çıkacaksınız ya da kursa beraber gideceksiniz.

Sizce hayal mi bunlar? 

Daha bitmedi. Eğer sabah kalktığınızda hazırlanırken, tıraş olurken ya da makyaj yaparken aynadaki yansımanıza gülümserseniz inanın gününüz daha olumlu başlayacaktır. Olumlu başlayan günü olumlu bitirmek yine sizin elinizde unutmayın. İltifat bekliyorsak, önce biz iltifat etmeliyiz. Anlaşılmak istiyorsak önce biz anlamaya çalışmalıyız. Bununla beraber ailede oluşturduğumuz huzur topluma da yansıyacaktır. Bizim doğal olarak mutlu olmayı öğrenmemiz lazım.

Şartlara bakarsak bu biraz zor gibi ne dersiniz?
Bu yazı belki bitmez ama umut hep vardır. 
 
 
 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)